İngilizce Çeviri Testleri Ana Sayfası

TEST – 24

1) She lay on the ground momentarily, trying to get enough energy to pick herself.

A) Bir an için yere uzandı ve yerdeki bir şeyi almaya çalıştı.

B) Dakikalarca yerde yatti ve kendini toplamak için güç kazanmaya çalıştı.

C) Enerjisini toplamak için bir dakika yerde uzanıp kaldı.

D) Kalkmak için yeterli güç toplamaya çalışarak kısa bir sure yerde uzandı kaldı.

E) Yere bir anlık uzanması ayağa kalkmak için yeterli enerjiyi toplamasını sağladı.

 

2) She was undaunted by the prospect effacing such a large audience.

A) Böyle bir kalabalıkla karşı karşıya gelmemişti.

B) Kalabalığın büyüklüğü yüzünden ürktüğü söylenebilirdi.

C) Böyle kalabalık bir seyirci ile karşı karşıya kalma olasılığı hiç de uzak sayılmazdı.

D) Böyle kalabalık bir seyirci ile karşı karşıya kalma olasılığı onu ürkütmüyordu.

E) Karşısında böylesine büyük bir kalabalık görünce çok şaşırdı.

 

3) Jim put into practice some of the techniques advocated in the seminar.

A) Jim, seminerde uygulamak için kimi teknikler önerdi.

B) Jim'in uyguladığı teknikler seminerde önerilmişti.

C) Jim, seminerde savunulan yöntemlerin bazılarını uyguladı.

D) Jim'in kimi uygulamalarına seminerde karşı çıkıldı.

E) Seminerde savunulan yontemlerin bir kisminı Jim önerdi.

 

4) The strike at Texas' airport is over working hours, not pay.

A) Aldıkları parayı çalıştıkları süreye göre az bulan Texas havaalani personeli, greve gitti.

B) Texas havaalanındaki grev ücretle değil, çalışma saatlarıyla ilgili.

C) Texas havaalanındaki çarpışma alandaki saatin üzerinde meydana geldi.

D) Texas havaalanında, saatbaşı ücretlerin üzerinde ek ödeme yapılmaz.

E) Texas havaalanındaki ödemeler saatbaşı hesabıyla yapılır.

 

5) Advertisers are aware that it is as much in their own interest as it is in the public's that honesty should be seen to prevail.

A) Dürüstlüğün kamuoyu üzerinde ne derece etkili olduğunun bilinmesi, reklamcıların da yararina bir olgu olduğu bilinmektedir.

B) Reklamcılar, dürüstlüğün geçerli olduğunun görülmesinin kamu yararina olduğu kadar kendi yararlarma olduğunun bilincindedirler.

C) Reklamcıların bilinci, kendi ilgileri yanında kamu yararı gözetmeleri gerektiğini de düşündürmektedir.

D) Reklamcılar, kendi çıkarları için kamu yararım ve dürüstlüğü ikinci plana atmanın bilincindedirler denilebilir..

E) Reklamcıların kendi çıkarları ile kamu yararını bağdaştırmaları, dürüstlüğü egemen kılmaları aracılığıyla sağlanabilir.

 

6) The team was disappointed when the game was called off because of the rain.

A) Yağmura rağmen maçın oynatılması takımı son derece sinirlendirdi.

B) Takımın sıkıntısı yağmura ragmen oyunu oynamak zorunda olmalarından kaynaklanıyordu.

C) Oyun yağmur nedeniyle iptal edilince takım hayal kırıklığına uğradı.

D) Takımın protestosu ve yağmura ragmen oyuncular sahaya çağrıldı.

E) Yağmur sebeiyle oyunun iptal edildigi telefonla kendilerine bildirilince takım son derece üzüldü.

 

7) She would have been in real trouble but for your help.

A) Yardım etseniz gerçekten sıkıntıya düşmezdi.

B) Yardım etmediniz, fakat gerçekten sıkıntıdaydı.

C) Yardimimz olmasa gerçekten sıkıntıya düşerdi.

D) Gerçekten sıkıntım olmasa yardımınızı istemezdi.

E) Yardımınız olmasa sıkıntıya düşer.

 

8) I was told that it would be repaired free of charge but the man in the shop refuses to honour his promises.

A) Bana onarımın parasız yapılacağını söylediği halde mağaza sahibi sözünü tutmak istemiyor.

B) Onarımı parasız yapacağımı söyledim, ancak dükkandaki adam sözüme güvenmek istemedi.

C) Bana onun serbestçe yapılacağı söylendi, ancak dükkandaki adam onurumla oynadı ve sözünü tutmadı.

D) Onarım paramı vermediği için dükkandaki adamın sözüne güvenmeyi reddettim.

E) Bana onun bedava onarılacağı söylendi, ancak dükkandaki adam sözünü tutmak istemiyor.

 

9) It is fairly unlikely that he is going to be convicted of the offence.

A) Önerisinin gerçekleşmesi oldukça uzak bir olasılık gibi görünüyor.

B) Onun suça yönelmesi büyük bir olasılık gibi görünmüyor.

C) O suçtan dolayı hüküm giymesi oldukça uzak bir olasılık.

D) Saldırıya hazırlandıgmın söylenmesi oldukça uzak bir olasılık.

E) Onun suçlu olduğunu söylemek haksızlık olur.

 

10) There are consumer protection laws that effect every retailer.

A) Satıcıyı koruyan yasaların yanında perakendeciyi ilgilendirenler de vardır demek yanlış olmayacaktır.

B) Her perakendeciyi doğrudan etkileyen koruma yasaları vardir.

C) Tüketiciyi koruma yasası tüketicileri ayrı ayrı gözetmek için yeterlidir.

D) Her perakendeciyi etkileyen tüketiciyi koruma yasalan vardır.

E) Her tüketiciyi koruma yasası her perakendeciyi de etkiler.

 

11) The slowdown in growth is expected to bring mounting problem over Texas' trade deficit.

A) Texas'ın ticaret açığı, büyümedeki düşüşe paralel olarak dağ gibi artmaktadir.

B) Büyümedeki yavaşlama Texas'ın uzun vadeli ticaret açıklarını tehdit etmektedir.

C) Büyümedeki duraklama Texas'ın başına aşılmaz ticaret açığı sorunlan çıkarmaktadır.

D) Gelişmedeki yavaşlama nedeniyle Texas'ın ticaret açıkları artmaktadir.

E) Büyümedeki yavaşlamanın Texas'ın ticaret açığında giderek artan sorunlar ortaya çıkarması bekleniyor.

 

12) That she was dissatisfied with the outcome was clear from her subsequent remarks.

A) Ortaya çıkan sorunlardan memnun olmadığı daha sonraki tutumundan anlaşıldı.

B) Durum hayal kırıcıydı,zaten bunu da daha sonraki davranışlarıyla belli etmiştii.

C) Sonuçtan memnun olmadığı daha sonraki sözlerinden belliydi.

D) Sonuçtan memnun olmayacağı daha önceki davranışlarından da anlaşılmıştı.

E) Sonuçtan memnun olmadığı daha sonraki sözleriyle, açıkça ifade etmiş olmaktadır.

 

13) One can hardly claim that education alone is responsible for migration from villages.

A) Köyden kente göçü önlemenin belki de en geçerli yolu eğitim sorununu halletmektir.

B) Köyden göçün eğitim sorunlarının başında geldiğini one sürmek zordur.

C) Eğitimdeki sorunlann küçük köylerle ilgili olduğunu one sürmek bir yanılgıdır.

D) Eğitimcinin sorumluluğu sadece küçük köyler nedeniyle artan sorunlar değildir.

E) Yalnızca eğitimin köyden göçün nedeni olduğunu öne sürmek kolay olmasa gerek.

 

14) The goal of education is to help men and women to make the most of their talents and their lives.

A) Eğitimin amacı, çok sayıda kadın ve erkeği hayatları boyunca eğitmektir.

B) Eğitimin en önemli amaci, kadın ve erkeklerin yaşam boyunca yetenekleri doğrultusunda eğitilmeleridir.

C) Eğitimin belli başlı amaci, kadın ve erkeklerin yaşamdan en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamaktır.

D) Eğitimin amaci, erkek ve kadmlara, yeteneklerinden ve yaşamlanndan en üst düzeyde yararlanmaları için yardımcı olmaktır.

E) Eğitimin amacı, kadın ve erkeklere yaşamları boyunca yeteneklerini artırmalarında yardımcı olmaktır.

 

15) Having lost the election, the presidential candidate intends to support the opposition in spite of the objection of his supporters.

A) Başkan adayı, seçimi kaybetmesinin arkasından taraftarlarinin itirazlarına rağmen muhalefeti desteklemeyi düşünüyor.

B) Son seçimde başkan adayı, itirazlara karşın, muhalefet adayıyla birlikte hareket etti.

C) Muhaliflerinin itirazlarına karşın başkan adayı seçimi kaybetmeyeceğini one sürdü.

D) Başkan adayı seçimi kaybedince, itirazlara karşin, muhalefette kalmayı yeğledi.

E) Başkan adayı seçimi kaybedince, kendini destekleyenlerin karşı çıkmalarına karşin, muhalefeti desteklemek istiyor.

 

16) As long as the level of service offered by buses and the railway network continues to decline, travellers are going to opt for car.

A) Otobüslerin servis kalitesindeki düşüşler devam ettigi sürece, yolculann tren ya da otomobili tercih etmeleri kaçınılmaz.

B) Otobüs ve demiryolu hizmetlerindeki aksamalar süresince, otomobil gözde bir araç olabilir.

C) Otobüs ve demiryolu hizmet düzeyi düşmeye devam ettiği sürece, yolcular otomobili yeğleyeceklerdir.

D) Otobüs ve demiryolu hizmetlerindeki aksamalar nedeniyle otomobil gözde bir araç olabilir.

E) Yolcular otomobili yeğledikleri sürece, otobüs ve demiryol- larını geliştirmek uzun zaman alacaktır.

 

17) Provided that you agree to abide by the rules, you are going to be allowed to join the society.

A) Kuralları çiğnemediğiniz sürece topluma katılabilirsiniz.

B) Aynı görüşte olmanız koşuluyla derneğe girebilirsiniz.

C) Topluluğa katilmaniza izin verilebilmesi için belirlenen kurallara uymak zorunda olduğunuzu unutmamalısınız.

D) Kurallara uymayı kabul ederseniz, derneğe katilmaniza izin verilecektir.

E) Kuralların değiştirilmesi halinde sizi derneğe kabul edebiliriz

 

18) We booked rooms at the motel lest we should find no vacancies on our arrival.

A) Zamanımız çok olur düşüncesiyle motele kitaplarımızı da götürdük.

B) Vardıgımızda boş yer bulamayabiliriz diye motelde odalarımızı ayırttık.

C) Boş zaman bulamayız diye motelde yer ayırtmadık.

D) Motele vardığımızda yer bulamayinca daha önce ayırttığımızı söyledik.

E) Yer bulamayiz endişesiyle yola çıkmadan motelden yer ayırttık

 

19) The new Manager is seriously worried about the infrastructure in the new residential part of town.

A) Yeni Yönetici, şehrin yeni yerleşim alanındaki alt yapının ciddi bir çalışma gerektirdiğine inanmaktadır.

B) Şehrin yeni yerleşim alanının alt yapı sorunuyla yeni Yönetici, ilgilenmektedir.

C) Yeni Yönetici,, yeni yerleşim alanındaki altyapı sorununun ciddiyetini kavramış görünüyor.

D) Yeni Yönetici,, yeni yerleşim bolgesindeki altyapı sorunundan ciddi şekilde endişe duymaktadır.

E) Altyapı sorunu, en çok yeni yerleşim alanında olup, yeni Yöneticiyi , bir hayli düşündürmektedir.

 

20) The recent events which have shaken Texas constitute a serious threat to the very existence of the coalition government.

A) Texas'ı sarsan son olaylar, bizzat koalisyon hükümetinin varlığı için bir tehdit oluşturmaktadır.

B) Texas'ı sarsan son olayları koalisyon hükümetinin pek ciddiye almadığı anlaşılıyor.

C) Koalisyon hükümetinin varlığnı tehdit eden en ciddi olay, Texas'ı sarsan son olaylardır.

D) Texas'ta patlak veren son olaylar koalisyon hükümetinin tutumuna karşı bir tepkidir.

E) Koolisyon hükümetinin devamı, Texas'ı sarsan son olayların üstesinden gelip gelemeyeceğine bağlıdır.

 

21) Whatever measures the Government might take to curb inflation, there seems to be no hope of success.

A) Hükümetin enflasyonla mücadele için aldığı önlemlerin başarı şansı görünmüyor.

B) Hükümetin enflasyonla mücadelede başarılı olacağına kimse inanmiyor.

C) Enflasyonla mücadele için Hükümet hangi önlemleri alirsa alsın hiç başan şansı yoktur.

D) Hükümet, enflasyonla mücadelede hangi önlemlerin başarıh olabileceğini kestirebilmiş değil.

E) Hükümet, enflasyonla mücadelede ederken aldığı önlemlerde ölçüyü kaçırıyor.

 

22) Bangladesh is tine of the world's poorest countries , with an average income per person of only $180 a year, and of the slowest growing.

A) Ortalama kişi başına düşen 180 dolar geliriyle dünyanın fakir ülkeleri arasında olan Bangladeş yavaş büyümektedir.

B) Kişi başına düşen ortalama 180 dolarlık yıllık geliriyle Bangladeş dünyanın en fakir ve yavaş büyüyen ülkelerinden biridir.

C) Dünyanınm en yavaş büyüyen ve en fakir ülkesi olan Bangladeş'te ortalama gelir 180 dolardır.

D) Dünyanın en fakir ülkesi olan Bangladeş'te kişi başına düşen milli gelir 180 dolardir ve büyüme hızı da yavaştır.

E) Büyüme hızı yavaş ve dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Bangladeş'te kişi başına düşen milli gelir 180 dolardır.

 

23) Because taxes are becoming harder to evade, Nepal's rich are starting to think for the first time about moving their assets abroad.

A) Vergi vermek zorlaştığı için Nepal zenginleri ilk kez mal varlıklarını yurt dışına kaçırmayı düşünmektedirler.

B) Nepal zenginleri servetlerini yurt dışına kaçırmayı düşündükleri için vergiler zor tahsil edilmeye başladı.

C) Mal varlıklarını yurt dışına çıkarmayı düşünen Nepal zenginlerinin vergi yükleri artırılmaktadır.

D) Vergi kaçırmak daha çok zorlaşmakta olduğundan , Nepal zenginleri ilk kez servetlerini yurt dışına çıkarmayı düşünmeye başladılar.

E) Vergi ödemede daha sert önlemler alındığı için Nepal zenginleri ilk kez mallarını yurt dışına çıkarmayı düşünüyorlar.

 

24) With a population of 75 million people, half of whom are aged under 21, Turkey is a huge and growing market.

A) Büyüyen bir pazar ve 75 milyonluk bir nüfusa sahip olan Türkiye'de nüfusun yarısı 21 yaşın altındadır.

B) 21 yaşın altında 75 milyon bir nüfusa sahip olan Türkiye , büyük bir pazardır.

C) Yarısı 21 yaşın altinda 75 milyonluk nüfusuyla Türkiye çok büyük ve büyümeye devam eden bir pazardır.

D) Büyük bir pazar olan Türkiye'nin 21 yaşın altındaki nüfusu 65 milyondur.

E) Yarısının 21 yaşın altında olduğu 75 milyonluk nüfusuyla Türkiye , büyük ve büyümekte olan bir pazardır.

 

25) Turkey has been transformed over the last 35 years from a closed economy to a liberal commercial regime that has allowed the private sector to rapidly expand while attracting foreign investors.

A) Türkiye son 35 yilda kapalı ekonomiden liberal sisteme geçmiş ve bundan dolayı da yabancı yatırımcılann cazibe merkezi olmuş ve özel sektör hızla büyümüştür.

B) Türkiye son 35 yıldan fazla bir süredir kapalı ekonomiden liberal bir ticari rejime geçmiştir, bu da yabancı yatırımcıları çekerken özel sektörün hızla büyümesine yol açmıştır.

C) Türkiye son 35 yılda kapalı ekonomiden liberal ekonomiye geçti, bu da özel sektörün büyümesine ve yabancı yatırımcıların Türkiye'ye yatırım yapmasma yol açmıştır.

D) Son 35 yüda kapalı ekonomiden liberal ekonomiye geçen Türkiye'de özel sektör hızla gelişirken yabancı yatırımcılar da ülkeye yatırıma yönelmiştir.

E) Hızla gelişen özel sektör sayesinde son 35 yılda Türkiye kapalı ekonomiden liberal rejime geçmiş ve bu sayede yabancı yatırımcılar ülkeye yatırım yapmışlardır.

Menu

Çeviri Formları

Çevirmenlik başvurusu

Copyright © Designed by ingilizce çeviri sitemap