İngilizce Çeviri Testleri Ana Sayfası
TEST – 25
1) In recent years, the federal government and numerous states have gone after narcotics dealing, money laundering and other criminal wrongdoing by prosecuting individuals for the crimes.
A) Federal hükümet ve sayısız eyalet son zamanlarda kişilerin uyuşturucu ticareti, kara para aklama gibi eylemlerini yargı yoluyla takibe aldı.
B) Yasal olarak suç sayılan eylemlerin peşine düşen hükümet ve çok sayıda eyalet, uyuşturucu ticareti, kara para aklamak ve diğer yasa dışı eylemlere karşı son zamanlarda yoğun önlemler almaya başladı.
C) Federal hükümet ve çok sayıda eyalet kişilerin işledikleri suçlar için kovuşturma açara uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve diğer suç sayılacak yasadışı eylemleri takibe almıştır.
D) Son zamanlarda , federal hükümet ve çok sayida eyalet kişilerin işledikleri suçları belirlemek için uyuşturucu ticareti, kara para aklama gibi suçların peşine düşmüştür.
E) Son yıllarda federal hükümet ve sayısız eyalet, vatandaşların işledikleri suçlar için soruşturma açarak uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve diğer suç sayılacak yasadışı eylemleri takibe aldı.
2) The hostages are spread out among the village houses , and none of the international committee of Cross observers has seen them all.
A) Küçük evler arasına dağılmış rehineleri uluslararası Haç komitesi gözlemcileri gördü.
B) Uluslararası Haç komitesi gözlemcilerinin gördüğü rehineler küçük köy evleri arasındaydı.
C) Küçük köy evleri arasma dağılan rehinelerin hiçbirini Uluslararası Haç komitesi üyeleri görmedi.
D) Rehineler küçük köy evleri arasında dağıtıldığı için Uluslararası Haç örgütü gözlemcileri onların hiçbirini görmedi.
E) Rehineler küçük köy evleri arasmda dağılmış durumdalar; Uluslararası Haç örgütü gözlemcilerinin hiçbiri onların tümünü görmedi.
3) Germany, Turkey's biggest trading partner and a key East European ally, condemned Ankara's response to the uprising and immediately suspended arms shipments, claiming Turkish troops had used German weapons.
A) Türkiye'nin en büyük ticari ortağı ve Doğu Avrupa'nın anahtar durumundaki müttefiki olan Almanya, Türk birliklerinin Alman silahlarını kullanmış olduğu gerekçesiyle Ankara'nin ayaklanmaya karşı tepkisini kınadı ve silah gönderilmesini derhal askıya aldı.
B) Türkiye'nin en büyük ticari ortağı ve Doğu Avrupa'nm anahtar durumdaki müttefiki Almanya,Türk birliklerinin Alman silahlarını kullanarak isyanı bastırmasını kınadı ve silah satışını durdurdu.
C) Türkiye ve Doğu Avrupa'nın en büyük müttefiki olan Almanya Ankara'nın isyanı bastırmada Alman silahlarını kullanmış olmasına ilişkin üzüntülerini bildirerek silah gönderimini durdurdu.
D) Ankara'nin isyanı bastırmada Turk birliklerine Alman silahlarını kullandırdığı gerekçesiyle.Türkiye ve Doğu Avrupa'nın en büyük ticari ortağı Almanya, Türkiye'ye silah satışını erteledi.
E) Türk birliklerinin isyanı bastırmak için Alman silahlarını kullanmış olduklarını iddia eden Türkiye'nin en büyük ticari ortağı ve Doğu Avrupa'nın anahtar ülkesi durumdaki Almanya silah satışlarını askıya aldı.
4) The blast on the night before, at a famous avenue in the southern part of the city, caused damage to lots of parked
vehicles and the store windows.
A) Şehrin güney kesimindeki bir caddede meydana gelen bir önceki patlama, park etmiş araçlara ve mağazaların camlarına büyük ölçüde zarar verdi..
B) Bir önceki gece şehrin güney kesimindeki tanınmış bir caddede meydana gelen patlama, park etmiş birçok aracın ve dükkanların vitrinlerinin hasar görmesine neden oldu.
C) Park etmiş olan araçlara ve mağazaların vitrinlerine büyük zarar veren patlama şehrin güney kesimindeki bir tanınmış caddede meydana geldi.
D) Şiddetli rüzgar bir önceki gece şehrin güney kesimindeki tanınmış bir anayolda park etmiş araçların ve mağazaların vitrinlerinin hasar görmesine neden oldu.
E) Park etmiş birçok araca hasar veren ve mağazaların vitrinlerinin kırılmasına neden olan şehrin güney kesimindeki patlama dün akşam üzeri meydana geldi.
5) A small bomb which was planted between parked cars went off last night, however the police kept the incident secret to avoid causing panic.
A) Paniği önlemek amacıyla polis, park halindeki arabalar arasına yerleştirilmiş bombanın patlamasını halktan gizledi..
B) Dün akşam panik yaratan ve polisçe gizli tutulan patlamaya arabalar arasına yerleştirilmiş olan küçük bir bomba neden olmuştur.
C) Dün akşam parketmiş arabalar arasına yerleştirilmiş olan küçük bir bomba patladı, ama olay polis tarafından gizlendi.
D) Polis tarafından paniğe neden olur diye gizlenen olay park etmiş arabalar arasında patlayan bir bombaydı.
E) Dün akşam parketmiş arabalar arasına yerleştirilmiş olan küçük bir bomba patladı, fakat polis paniği önlemek amacıyla olayı gizledi.
6) Though the privatization of Turkish state-owned enterprises ranging from banks to gas stations has been on the agenda for 10 years now, but only 140 less important companies have been sold off.
A) Bankalardan petrol istasyonlarına kadar birçok devlet işletmesinin özelleştirilmesi on yıldır gündem de olmasına rağmen, ancak pek önemli olmayan 140 şirket satılmıştır.
B) 10 yıldır satışta olan, bankalardan petrol istasyonlarına kadar değişen özelleştirmedeki devlet işletmelerinden ancak 140 tanesi 10 yılda satılmıştır.
C) Bankalardan petrol şirketlerine kadar bir çok devlet kuruluşu özelleştirme kapsamında olduğu için bunlardan pek önemi olmayan 140 tanesi 10 yılda satılmıştır.
D) 10 yıldır satışı beklenen özelleştirme kapsamındaki bankalar ve petrol istasyonlarından ancak 140 tanesi satılmıştır.
E) 10 yıldır özelleştirmeleri gündemde olduğu için birçok banka ve petrol istasyonlarından ancak 140 tane önemli olanı satılmıştır.
7) The higher the unemployment rate , the more art expansionary monetary and fiscal policy is going to result ui growth and not in inflation.
A) İşsizlik oranı yükseldiği için, genişlemeci bir para ve mali politika uygulamasi da enflasyonla değil büyümeyle sonuçlanacaktır.
B) İşsizlik oranı yükselirken, genişlemeci bir para ve mali politika uygulamasi da enflasyonla değil büyümeyle sonuçlanır.
C) İşsizlik oranı ne kadar yüksek olursa, genişlemeci bir para ve mali politika da o oranda enflasyonla değil büyümeyle sonuçlanacaktır.
D) İşsizlik oranının yüksehnesiyle genişlemeci para politikası ve mali politika enflasyonla değil büyümeyle sonuçlanacaktır.
E) İşsizlik oranının yükselmesiyle birlikte genişlemeci para politikası ve mali politika da o oranda enflasyonla değil büyümeyle sonuçlanacaktır.
8) Experience demonstrates that the freer a central bank is from government interference, the lower is the rate of inflation.
A) Merkez Bankası ne kadar hükümetin etkisinden uzak olursa, enflasyon da o oranda düşük olur.
B) Deneyimler göstermektedir ki, Merkez Bankası hükümet müdahalesi olmaksızın çalışırsa, enflasyon oranı son derece düşük olmaktadır.
C) Enflasyon oranının daha düşük olması için Merkez Bankasının hükümetten bağımsız çahşması gerektiği fikri açıkça ifade edilmiştir.
D) Merkez Bankası hükümetin denetiminde ne kadar rahat çalışırsa, enflasyon oram da o kadar düşük olur.
E) Deneyimler, Merkez Bankası hükümet müdahalesinden ne kadar bağımsız çalışırsa, enflasyon oranının da o ölçüde düşük olacağını göstermektedir.
9) Today, the Istanbul Stock Exchange is in the top 10 markets of the world and among the top of 9 in the Western Europe.
A) Dünya pazarları arasında ilk 10'a giren İstanbul Borsası, şimdi de Batı Avrupa pazarları arasında 9uncu sırada yer almaktadir.
B) Bugün, İstanbul Borsası dünyanın en büyuk 10, Bati Avrupa'nın da en büyük 9 pazarı arasındadır.
C) Bugün, İstanbul Borsası, dünyada ilk 10, Bati Avrupa'da da ilk 9 arasında yer almaktadır.
D) Bugün Batı Avrupa'nın en iyi 9 borsasından biri olan İstanbul Borsası, dunyanın da ilk 10 pazarı arasında yer almaktadır.
E) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Batı Avrupa'nın 9, dünyanın ilk 10 borsası arasındadır.
10) In many of the countries in Asia, particularly in India, measles is regarded as the most acute childhood infection.
A) Hindistan gibi pek çok Asya ülkesinde kızamık en ağır çocukluk dönemi enfeksiyonu olarak kabul edilmektedir.
B) Asya ülkelerinin çoğunda, özellikle Hindistan'da kızamık salgını çocuklar arasında öldürücü boyutlara ulaşmıştır.
C) Hindistan, Asya ülkeleri arasında çocuklarda görülen kızamık salgını açısından ilk sırada yer almaktadir.
D) Asya ülkelerinin çoğunda, özellikle Hindistan'da kızamık en ağır çocukluk dönemi enfeksiyonu olarak kabul edilmektedir.
E) Pek çok Asya ülkesi ile Hindistan'da , kızamık, en ağır çocukluk dönemi enfeksiyonu olarak nitelendirilmektedir.
11) In view of the rapid population growth, it is obvious that during the years ahead there is going to be a continuing and increasing demand for new housing in most parts of the country.
A) Sürekli nüfus artışı karşısında, önümüzdeki yıllarda ülkenin pek çok bölgesinde yeni konutlar için talep artışı kaçınılmaz hale gelecektir.
B) Hızlı nüfus artışı nedeniyle, ülkenin pek çok yerinde yeni konutlara sürekli ve artan oranda talep olmaktadır.
C) Öyle anlaşılıyor ki, Önümüzdeki yıllarda hızlı nüfus artışına paralel olarak yeni konut ihtiyaci da artacaktır.
D) Hızlı nüfus artışı karşısında, ülkenin pek çok yöresinde ortaya çıkacak yeni konut ihtiyacını karşılamak için önümüzdeki yıllarda çok çalışmamız gerekeceği açıktır.
E) Hızlı nüfus artışı gözönüne alındığında, önümüzdeki yıllarda ülkenin pek çok yöresinde yeni konutlar için sürekli ve artan bir talep olacağı açıktır.
12) . If this cure does not achieve the desired effect, there are other methods we can use.
A) Bu tedavi tam olarak başarılı olmadığı takdirde, deneyebileceğimiz başka yöntemler de vardır.
B) Bu tedavi ile beklenen sonuç elde edilemezse başka yöntemleri denemek zorunda kalabiliriz.
C) Başka yöntemlerin kullanılması bu tedavinin istenilen sonucu verip vermemesine bağlıdır.
D) Bu tedavi arzu edilen etkiyi sağlamazsa, kullanabileceğimiz başka yöntemler vardır.
E) Bu yöntemle ulaşılan sonuç beğenilmezse, diğer yöntemleri kullanmamız gerekir.
13) . No matter what anyone says, I shall give him the penalty he deserves.
A) Herkesin karşı olmasına rağmen, o, vereceğim cezayı hak etmiştir.
B) Kim ne derse desin, ona hak ettiği cezayı vereceğim.
C) Ona hak ettiği cezayı vereceğimden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
D) Herkesin dediği gibi, o, benden hak ettiği cezayı alacak.
E) Ona hak ettiği cezayı vermeyeceğimi hiç kimse söyleyemez.
14) . The new Minister is seriously anxious about the housing problem in the over-populated regions.
A) Yeni Bakan nüfusu yoğun olan bölgelerdeki konut sorununun ciddi bir çalışma gerektirdiğine inanmaktadır.
B) Nüfus yoğunluğu fazla olan bölgelerin konut sorunu ile yeni atanan Bakan ilgilenmektedir.
C) Yeni Bakan nüfus artışının hızlı olduğu bölgelerdeki konut sorununun ciddiyetini kavramıştır.
D) Yeni Bakan, aşırı nüfusa sahip bölgelerdeki konut sorunundan ciddi şekilde endişe duymaktadır.
E) Konut sorunu, en çok nüfusu yoğun olan bölgelerde olup, yeni Bakanı oldukça düşündürmektedir.
15) . The recent currency crisis which has shaken Europe constitutes a serious hazard to the very existence of the European Community.
A) Avrupa'yı sarsan son para krizi, bizzat Avrupa topluluğunun varlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
B) Avrupa Topluluğunun varlığını tehdit eden en ciddi olay, Avrupa'yı sarsan son para krizidir.
C) Avrupa'da patlak veren son para krizi, Avrupa topluluğunun varlığına karşı bir tepkidir.
D) Avrupa'yı tehdit eden son para krizi, Avrupa Topluluğunun varlığına bir darbedir.
E) Avrupa Topluluğunun varlığını tehlikeye düşüren en son olay, Avrupa'yı saran para krizidir.
16) . The failure of ambitious development programmes in lots of Third World countries has inevitably led to a search for reasons.
A) Pek çok Üçüncü Dünya ülkesinde, yeterli araştırma yapılmadan başlatılan iddialı gelişme programları kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğramıştır.
B) Birçok Üçüncü Dünya ülkesinde, uygulanan gelişme programlarının başarısızlığına yol açan nedenler iyice araştırılmaktadır.
C) Üçüncü Dünya ülkelerinin çoğu, önemli gelişme programlarının başarısızlığa uğramalarının nedenlerini araştırmalıdır.
D) Üçüncü Dünya ülkelerinin çoğunda, iddialı gelişme programları kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğramıştır.
E) Birçok Üçüncü Dünya ülkesinde, iddialı gelişme programlarının başarısızlığa uğraması, kaçınılmaz olarak bir neden arayışına yol açmıştır.
17) . This scheme would allow 2,000 young Albanians to emigrate each of the 24 developed countries presently providing direct aid.
A) Bu plan, 24 gelişmiş ülkeye göç etmek isteyen 2000 Arnavut gencine doğrudan yardım sağlanmasını öngörüyor.
B) Bu plana göre, şu anda doğrudan yardımda bulunan 24 gelişmiş ülkenin katkısıyla 2000 genç Arnavut'a iş imkanı sağlanacak.
C) Bu plan çerçevesinde,24 gelişmiş ülkenin her birine göç etmiş bulunan 2000 Arnavut'a hemen doğrudan yardım sağlanacak.
D) Bu plan, 24 gelişmiş ülkenin her birine göç izni olan 2000 Arnavut gencine doğrudan yardımı öngörüyor.
E) Bu plan, şu anda doğrudan yardım yapan 24 gelişmiş ülkenin her birine 2000 genç Arnavut'un göç etmesini sağlayacak.
18) . Aid is most efficient when it is distributed by local non governmental organizations, which can better assess a community's needs.
A) Hükümet dışı yerel kuruluşlardan gelen yardımın, bölgedeki ihtiyaçlar kesin olarak belirlendikten sonra dağıtılması yararlı olur.
B) Bir topluluğun ihtiyaçlarının en iyi biçimde karşılanabilmesi için dağıtım görevi hükümetten bağımsız yerel kuruluşlara verilmelidir.
C) Bir bölgenin ihtiyaçlarım en iyi bilen, hükümetten bağımsız yerel kuruluşlar hangileriyse, yardımı onların dağıtması yerinde olur.
D) Yardım, bir topluluğunun ihtiyaçlarını daha iyi değerlendirebilen hükümet dışı yerel kuruluşlar tarafından dağıtıldığı takdirde en etkili olur.
E) Hükümet dışı yerel kuruluşlardan gelen yardımın en etkili dağıtımı, toplumun ihtiyaçlarını daha iyi bilmekle mümkündür.
19) . Because it was not her father's style to let on about his personal problems, Mary most likely didn't know that he was suffering.
A) Kişisel sorunlarını açığa vurmak babasının tarzı olmadığından, Mary belki de onun acı çektiğini bilmiyordu.
B) Mary babasının kişisel sorunlarıyla ilgilenmediğinden, belki onun acı çektiğinin farkında değildi.
C) Babasının sorunlarıyla ilgilenme alışkanlığında olmayan Mary, belki onun çektiği sıkıntılarından da habersizdi.
D) Mary'nin babası, kişisel sorunlarını kendisine saklamak alışkanlığının başkalarına acı çektirdiğini belki de bilmiyordu.
E) Kişisel sorunlarını açığa vurmak Mary'nin tarzı olmadığından, acı çektiğini babasına nasıl anlatacağını belki de bilmiyordu.
20) . The commentators expressed their concern that Germany's economic problems would compel the Central Bank to maintain high interest rates.
A) Almanya'nın ekonomik sorunları ile ilgili endişelerini dile getiren yorumcular, Merkez Bankasının faiz oranlarını yükseltmesinin kaçınılmaz olduğunu belirttiler.
B) Almanya'nın ekonomik sorunlarıyla ilgilenen yorumcular, Merkez Bankasının, yüksek faiz oranlarını korumak zorunda olduğunu söylediler.
C) Almanya'nın ekonomik sorunlarının ağırlaştığını ifade eden yorum- cular, Merkez Bankasının, yüksek faiz oranlarını yükseltmesinin zorunlu oluğunu belirttiler.
D) Almanya'nın ekonomik sorunlarının endişe verici bir duruma geldiğini belirten yorumcular, Merkez Bankasının, yüksek faiz oranlarını korumasının zor olacağını söylediler.
E) Yorumcular, Almanya'nın ekonomik sorunlarının, Merkez Ban- kasını, yüksek faiz oranlarını korumaya zorlayacağı endişesini dile getirdiler.
21) . Whatever measures the Government may take to support economic growth, there is bound to be opposition in some quarters.
A) Bazı çevrelerin muhalefetine rağmen, Hükümet iktisadi büyümeyi hızlandırmak için bir dizi önlem aldı.
B) İktisadi büyümeyi teşvik için Hükümet hangi önlemleri alırsa alsın, bazı çevrelerin muhalefet edeceği kesindir.
C) İktisadi büyüme için Hükümetin aldığı çeşitli önlemler, bazı çevrelerin muhalefeti ile karşılaştı.
D) İktisadi büyümeyi sağlayabilmek için Hükümet tarafından alınan kararlar, muhalefetin tepkisini çekti.
E) Hükümetin uygulamaya koyduğu kararlar bir yandan iktisadi büyümeyi artırırken diğer yandan muhalefetin tepki göstermesine yol açtı.
22) . It is likely to draw some calculations from the data presented.
A) Bir sonuca varabilmek için bazı verilere ihtiyaç vardır.
B) Sunulan verilerden bazı sonuçlar çıkarmak mümkündür.
C) Sunulan verilerden herhangi bir sonuç çıkarmak uzak bir ihtimaldir.
D) Verilerden elde edilen sonuçları yemden değerlendirmek gerekir.
E) Sonuçlan sunulan verilere göre değerlendirmek mümkündür.
23) . As regards the high inflation in the country, no government has yet found an efficient solution.
A) Hükümet, ülkedeki yüksek enflasyonu düşürmek için bir çözüm yolu bulamamıştır.
B) Ülkede yüksek bir enflasyon olduğu için hükümet henüz kesin bir çözüm bulmuş değildir.
C) Ülkedeki yüksek enflasyonla ilgili olarak, henüz hiçbir hükümet etkili bir çözüm bulamamıştır.
D) Hiçbir hükümet, ülkedeki yüksek enflasyonu göz önüne alarak gerekli çözümleri önermemiştir.
E) Ülkedeki yüksek enflasyon nedeniyle, hükümet henüz köklü bir çözüm bulamamıştır.
24) . A colleague of ours, who was lately been appointed permanent representative to the Netherlands, has unfortunately developed lung cancer.
A) Hollanda'da temsilcimiz olarak yıllardan beri çalışmış bir meslek- taşımızda maalesef akciğer kanseri görülmüş.
B) Hollanda'da ticari temsilcilik yapmakta olan bir arkadaşımızda ne yazık ki akciğer kanseri olduğu ortaya çıkmış.
C) Maalesef, akciğer kanserine yakalanmış olan bir arkadaşımız, daimi temsilci olarak Hollanda'ya gönderildi.
D)Daimi temsilci olarak geçenlerde Hollanda'ya atanan bir meslektaşımız da, maalesef akciğer kanserine yakalanmış.
E) Baş temsilcimiz olarak geçenlerde Hollanda'ya yemden atanan meslektaşımıza maalesef akciğer kanseri teşhisi konmuş.
25) . From the reading of her book, it is clear that Professor Jane Scott has a lot more to say on this matter.
A) Kitabını okuyunca, bu konu ile ilgili olarak Profesör Jane Scott'un söyleyeceklerinin çok daha fazla olduğu anlaşılıyor.
B) Profesör Jane Scott'un konu hakkında söylediklerinin çoğu, kitabını okununca anlaşılıyor.
C) Profesör Jane Scott'un kitabı okuyunca, bu konu ile ilgili olarak ne kadar çok şey söylediği anlaşılıyor.
D) Bu konu ile ilgili olarak Profesör Jane Scott'un söylediklerinin pek çoğu kitabından okunabilir. .
E) Bu konu ile ilgili kitabını okuyunca, Professor Jane Scott'un pek çok şey söylediği anlaşılıyor.