İngilizce Çeviri Testleri Ana Sayfası
TEST – 26
1. As in other forms of art, so in music, many radical changes have occurred in this century.
A) Bu yüzyıl içinde hem müzikte hem de sanatın diğer dallarında birçok değişiklikler meydana gelmiştir.
B) Bu yüzyıl, sanatın diğer dallan gibi, müzikte de köklü gelişmelerin görüldüğü bir dönemdir.
C) Sanatın diğer dallarında olduğu gibi, müzikte de bu yüzyılda pek çok köklü değişiklik olmuştur.
D) Bu yüzyıl içinde meydana gelen değişiklikler, müzikte olduğu kadar sanatın diğer dallarında da etkili olmuştur.
E) Müzikte bu yüzyıl içinde meydana gelen değişiklikler, sanatın diğer dallarındakiler kadar önemlidir.
2. Numerous international organizations have been invited to contribute generously to the fund set up to fight famine in Africa.
A) Afrika'da açlığa savaş açmak amacıyla kurulan fona birçok uluslararası kuruluştan bol katkı sağlanmıştır.
B) Afrika'da açlıkla savaşabilmek, ancak birçok uluslararası kuruluş ilgili fona cömertçe katkıda bulunursa mümkün olacaktır.
C) Uluslararası kuruluşların çoğu, Afrika'daki açlığa karşı savaşmak amacıyla kurulmuş olan fona fazlasıyla katkıda bulunmuştur.
D) Pek çok uluslararası kuruluş, Afrika'da açlığa karşı savaşmak için oluşturulan fona bol miktarda katkıda bulunmayı düşünmektedir.
E) Pek çok uluslararası kuruluş, Afrika'daki açlıkla savaşmak için oluşturulan fona bol miktarda katkıda bulunmaya çağrılmıştır.
3. Following the earthquake, lorry loads of medical supplies were at once sent to the area.
A) Deprem nedeniyle, tıbbi malzeme yüklü kamyonlar derhal bölgeye ulaştırıldı.
B) Depremden sonra kamyonlar dolusu tıbbi malzeme derhal bölgeye gönderildi.
C) Depremle birlikte derhal kamyonlar yüklenerek bölgeye tıbbi malzeme gönderilmiştir.
D) Kamyonlar dolusu tıbbi malzeme derhal deprem bölgesine ulaştırılmıştır.
E) Tıbbi malzemenin depremden hemen sonra bölgeye ulaştırılması kamyonlar sayesinde gerçekleştirilmiştir.
4. The credit problem should have been settled before work began on the construction of the third bridge.
A) Üçüncü köprünün yapımıyla ilgili çalışmalar başlamadan önce kredi sorunu halledilmiş olmalıydı.
B) Kredi sorunu, üçüncü köprünün yapımı başlamadan önce halledilmiş olacak.
C) Üçüncü köprünün yapımına yönelik çalışmaların başlaması ile kredi sorunu çözümlendi.
D) Kredi sorunu, üçüncü köprünün yapım çalışmaları başlayınca çözümlenebildi.
E) Üçüncü köprünün yapımından hemen önce kredi sorunu ancak çözümlenmiş ve çalışmalar başlamıştır.
5. The first banks to provide support for the irrigation project were the private sector ones.
A) Özel sektöre ait ilk bankalar öncelikle sulama projelerine destek sağlamıştı.
B) Özel sektöre ait bankaların birçoğu bu sulama projelerini desteklemeliydi.
C) Özel sektör bankalar sulama projesine en önce destek sağlayan bankalardı.
D) Sulama projesi için destek sağlayan ilk bankalar özel sektör bankalarıydı.
E) Sulama projelerine destek sağlayan bankalardan biri de bir özel sektör bankasıydı.
6. I'm not sure that the new press counsellor can reply all the questions concerning the economic situation.
A) Ekonomik konularla ilgili yeni basın danışmanının tüm soruları cevaplayabileceğini sanmıyorum.
B) Yeni basın danışmanının, ekonomik durumla ilgili tüm sorulara cevap verebileceğinden emin değilim.
C) Yeni basın danışmanının, ekonomik durumla ilgili tüm soruların cevaplanmasında yeterli olduğundan emin değilim.
D) Yeni danışmanın, basının ekonomi ile ilgili tüm sorularına cevap verebileceğinden şüpheliyim.
E) Basını ilgilendiren tüm soruların yeni ekonomi danışmanı tarafından cevaplanabileceğini sanmıyorum.
7. One another problem affecting the scheme is the shortage of skilled labor in the area.
A) Bölgede nitelikli işgücünün bulunmayışı, projeyi etkileyen bir diğer sorundur.
B) Nitelikli işgücü yetersizliği, belgeyle ilgili projeyi etkileyen diğer bir sorundur.
C) Bölgede nitelikli işgücünün bulunmaması, projeyi olumsuz olarak etkileyen ayrı bir sorundur.
D) Bölgede projeyi olumsuz olarak etkileyen diğer sorunlardan biri, nitelikli işgücünün eksikliğidir.
E) Projeyi etkileyen diğer bir sorun bölgedeki nitelikli işgücü yetersizliğidir.
8. If there is no improvement in sales, then we may have to reduce the work force even further.
A) Satışları arttıramadığımız müddetçe işgücündeki azalma devam edecektir.
B) İşgücünü bu kadar azaltırsak satışlardaki artış kısa sürede duracaktır.
C) Satışları arttırabilmek için, işgücünü azaltmaktan vazgeçmemiz gerekecektir.
D) Eğer son zamanlarda satışlarda bir iyileşme gözlenmiyorsa bunun nedeni işgücündeki azalmadır.
E) Eğer satışlarda bir iyileşme olmazsa, işgücünü daha da azaltmak zorunda kalabiliriz.
9. As time goes on, most people will not only use a computer in their work but also have one in their houses.
A) İşyerlerinde bilgisayar kullananların çoğu en kısa zamanda bir tane de evlerinde bulundurmak isteyecektir.
B) Zamanla, birçok insan işyerinde olduğu gibi evinde de bilgisayar kullanmanın önemini kavrayacak.
C) Zaman geçtikçe çoğu insan, bilgisayarı yalnızca işyerlerinde kullanmayacak, evlerinde de birer tane bulunduracak.
D) Çok zamanlarını alsa da, birçok insan bilgisayarı hem işyerinde hem de evde kullanmayı tercih edecek.
E) Zaman geçtikçe insanlar bilgisayarların yalnız işyerlerinde değil evlerinde de gerekli olduğu kanısına varacaklardır.
10. The developing companies of Eastern Europe are trying to improve their telecommunications systems in order to achieve economic growth.
A) Doğu Avrupa'da şirketler, haberleşme sistemlerini kuvvetlendirdikleri için hızlı bir ekonomik büyüme sağlarlar.
B) Doğu Avrupa'nın gelişmekte olan şirketleri ekonomik büyümeyi gerçekleştirmek için haberleşme sistemlerini iyileştirmeye çalışıyor.
C) Doğu Avrupa'daki ekonomik büyüme, haberleşme sistemleri gelişmiş olan şirketlerin çabaları ile kolaylaşmıştır.
D) Doğu Avrupa'nın gelişmiş şirketleri, ekonomik büyümeyi haberleşme sistemlerini iyileştirme çabalarına bağlıyor.
E) Doğu Avrupa'nın gelişmekte olan şirketleri, ekonomik büyümeyle birlikte haberleşme sistemlerinin de gelişeceğine inanıyor.
11. This proved to be final blow for a country already dependent on the outside world for survival.
A) Hayatta kalabilmek için zaten dış dünyaya bağımlı olan ülkeye bunun son darbe olduğu ortaya çıktı.
B) Bunun, ekonomik bakımdan dış dünyaya bağımlı olan ülke için son şans olduğu açık.
C) Bunun, ülkenin dış dünyaya bağımlılıktan kurtulma yolundaki son fırsatı olduğu şüphe götürmez.
D) Dış dünyadan bağımsızlığını kazanarak kendi imkânları ile gelişmeye çalışan ülke için bu ağır bir darbedir.
E) Bu, zaten dış dünyaya bağımlılıktan kurtulma çabası içinde olan ülkenin sonunu hazırlamıştır.
12. One way of finding out if you are suitable to work in another country is to go to a career counselor.
A) Yabancı bir ülkede çalışabilmek için gerekli şartları öğrenmenin kestirme yollarından biri de bir meslek danışmanına danışmaktır.
B) Başka bir ülkede iş bulabilmenin kestirme yollarından biri de, bir meslek danışmanına gitmektir.
C) Yabancı bir ülkede iş bulmanın tek yolu, bir meslek danışmanına giderek kendinizi yetiştirmenizdir.
D) Başka bir ülkede çalışabilecek nitelikte biri olup olmadığınızı anlamanın bir yolu da, bir meslek danışmanına gitmektir.
E) Sizin için başka bir ülkede çalışma olanağı olup olmadığını öğrenmenin tek yolu,bir meslek danışmanına başvurmaktır.
13. The notion that we can or should put some kind of a limit on economic growth seems to be neither necessary nor practical.
A) Görünüşte gerekli ve pratik olması da, bir düşünceye göre, ekonomik büyümeye belli bir sınır koyabiliriz ve koymalıyız.
B) Sınırları belirlenmemiş bir ekonomik büyüme düşüncesi, gerekli olmadığı gibi pratik de değil.
C) Ekonomik büyümeye belli bir sınır koymanın gerekli veya pratik olup olmadığı konusu halen açıklığa kavuşmamıştır.
D) Ekonomik büyümeye sınırlama getirecek uygulamalar üzerinde konuşmak gereksiz gözüküyor.
E) Ekonomik büyümeyi bir biçimde sınırlayabileceğimiz ya da sınırlamamız gerektiği düşüncesi ne gerekli ne de uygulanabilir görünüyor.
14. It is not difficult to realize how slowly and inaccurately information was passed around before the growth of mass media.
A) Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasından önce, bilginin yavaş ve yanlış aktarılmasını engellemek zordu.
B) Kitle iletişim araçlarının gelişmesinden önce bilginin ne denli yavaş ve hatalı aktarıldığını anlamak zor değildir.
C) Tahmin edileceği gibi, kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle bilginin hatalı ve yanlış aktarılması engellendi.
D) Kitle iletişim araçları ne kadar gelişse de bilginin bazen hatalı ve yavaş aktarılması ister istemez gerçekleşir.
E) Bilginin zamanında ve hatasız aktarılmasında gelişmiş kitle iletişim araçlarının önemili rolünü anlamak zor değidir.
15. The decision to reduce the fine payable by companies polluting the environment has angered conservationists.
A) Kuruluşların, çevreye verdikleri zararı telafi etmek için çaba gösterme kararından vazgeçmeleri çevrecileri öfkelendirdi.
B) Çevrecilerin öfkeli tepkisi karşısında, çevreyi kirleten kuruluşlarca ödenen cezayı azaltan karar kaldırıldı.
C) Çevrenin kirletilmesi karşısında öfkelenin çevreciler, kuruluşlar tarafından ödenmesi gereken cezanın kaldırılmasına itiraz ettiler.
D) Çevreyi kirleten kuruluşlarca ödenmesi gereken ceza miktarını azaltma kararı çevrecileri öfkelendirdi.
E) Öfkeli çevrecilerin tepkisi üzerine, çevreyi kirleten kuruluşların, para cezası ödemeleri yanında verdikleri zararı da telafi etmeleri kararlaştırıldı.
16. The fact that there is an organization working towards the recognition of the rights of housewives means we are progressing in the right direction.
A) İşleyen bir örgütün olması, ev kadınlarının haklarının tanınması yönünde en doğru yolu seçtiğimiz anlamına gelmemelidir.
B) Doğru yönce ilerliyoruz diyebilmek için, ev kadınlarının haklarının tanınması için çalışan bir örgüt kurmamız gerekmektedir.
C) Artık bir örgüt de olduğuna göre, ev kadınlarının haklarının tanınması yönünde ilerleyebilmek için her türlü yolu denemeliyiz.
D) Ev kadınlarının haklarının tanınması yolunda çalışan bir örgütün olması demek, doğru yönde ilerliyoruz demektir.
E) Ev kadınlarının, kendi haklarının tanınması yolunda çaba göstermelerine olanak verecek bir örgütlerinin olması demek bu konuda çok yol kat etmişler demektir.
17. Critics complain that showing the number of gold medals won by each country on television transforms the Olympic Games into an international competition.
A) Eleştirmenler, bir madalya yarışına dönüşen Olimpiyat Oyunlarında yalnızca altın madalya kazanan ülkelerin sporcularının televizyonda gösterilmesi taraftarıdırlar.
B) Eleştirmenler, her ülkenin kazandığı altın madalya sayısının televizyonda gösterilmesinin Olimpiyat Oyunlarının uluslararası bir rekabete dönüştürdüğünden şikayetçiler.
C) Eleştirmenler, altın madalya kazanan bazı oyuncuları televizyonda kötülemenin Olimpiyat Oyunlarını uluslararası bir çekişmeye dönüştürmesinden korkuyorlar.
D) Eleştirmenler, televizyoncuların Olimpiyat Oyunlarını ülkelerarası bir altın madalya yarışına dönüştürmesinden şikayetçiler.
E) Eleştirmenler, ülkelerin kazandığı altın madalya sayısının televizyonda yayınlanmasının Olimpiyat Oyunlarının uluslar arası kimliğini güçlendirdiğini savunuyorlar.
18- My father used to work at a small bookstore, whose customers were students from a nearby high school.
A) Babamın çalıştığı kitapevi gelen öğrenciler civardaki bir lisede okuyorlardı.
B) Müşterileri civardaki bir liseden olan küçük bir kitapevinde çalışan babam var.
C) Babamın çalıştığı küçük kitapevinin müşterileri civardaki bir liseden geliyordu.
D) Babam eskiden müşterileri bir liseden olan civardaki küçük bir kitapevinde çalışıyordu.
E) Babam, müşterileri civardaki bir liseden olan küçük bir kitapevinde çalışıyordu.
19- The extraordinary performance of Formula 1 cars has been extremely influenced by aerodynamic design.
A) Aerodinamik tasarımdan önemli derecede etkilenmiş olan Formula 1 arabaları görülmeğe değer yarışlar çıkarıyor.
B) Formula 1 arabalarının olağanüstü performansı aerodinamik tasarım sayesinde gerçekleşmiştir.
C) Formula 1 arabalar aerodinamik tasarımın etkisiyle olağanüstü performans sergiliyor.
D) Aerodinamik tasarımdan büyük ölçüde etkilenmiş olan Formula 1 arabaları olağanüstü performans gösteriyor.
E) Formula 1 arabalarının olağanüstü performansı aerodinamik tasarımdan büyük ölçüde etkilenmiştir.
20- A group of scientists has discovered a protein, which they have named human in, which can prevent the loss of brain cells in Alzheimer's patients.
A) Bir grup bilim adamı Alzheimer hastalarındaki beyin hücrelerinin kaybını önleyebilen humanin diye adlandırdıkları bir protein buldular.
B) Bir grup bilim adamı Alzheimer's hastalarındaki beyin hücrelerinin kaybını önleyebilen proteine humanin adını verdiler.
C) Bir grup bilim adamı humanin diye adlandırılan, Alzheimer hastalarındaki beyin hücrelerinin kaybını önleyebilen bir protein buldular.
D) Bir grup bilim adamının bulduğu humanin adındaki protein, Alzheimer kaybını önleyebiliyor.
E) Alzheimer hastalarındaki beyin hücrelerinin kaybını durdurabilen, humanin adında bir protein bulunmuştur.
21- Most employment advisors believe that finding a job that you're obsessive about is one of the serious factors behind
profession success.
A) Çoğu meslek danışmanı, arzu ettiğiniz bir işi bulmanın meslek başarısının ardındaki ciddi etmenlerden biri olduğuna inanıyor.
B) Çoğu meslek danışmanı, arzu ettiğiniz bir işi bulmanın meslek başarısının ardındaki ciddi etmenlerden biri olduğunu kabul ediyor.
C) Arzu ettiğiniz bir işi bulmanın meslek başarısının ardındaki ciddi etmenlerden biri olduğuna inanan birçok meslek danışmanı vardır.
D) Pek çok meslek danışmanı, arzu ettiğiniz bir işi bulmanın meslek başarısının ardındaki ciddi etmenlerden biri
olduğuna inanıyor.
E) Çoğu meslek danışmanının hemfikir olduğu şey arzu ettiğiniz bir işi bulmanın meslek başarısının ardındaki ciddi etmenlerden biri olduğudur.
22- It's said that forest of 10 km2 loses 50 tons of water per day.
A) On kilometrekare ormanın günde 50 ton su kaybettiği düşünülüyor.
B) On kilometrekare ormanın günde 50 ton su kaybettiği söyleniyor.
C) Günde 50 ton su kaybeden bir ormanın olduğu tahmin ediliyor.
D) On kilometrekare ormanın günde 30 ton su kaybettiği söyleniyor.
E) On kilometrekare ormanın günde 60 ton su kaybettiği zannediliyor.
23- Many factors affect calorie need, including your mass and motion level.
A) Kalori ihtiyacınızı kilonuz ve hareket düzeyinizin haricinde pek çok faktör etkiler.
B) Kilonuz ve hareket düzeyinizin yanında kalori ihtiyacınızı etkileyen pek çok faktör vardır.
C) Kilonuz ve hareket düzeyiniz dahil pek çok faktör kalori gereksinimini etkiler.
D) Kilonuz ve hareket düzeyinizin yanında kalori ihtiyacınızı etkileyen birkaç faktör vardır.
E) Kilonuz ve hareket düzeyinizi etkileyen pek çok etmen vardır.
24- Efes, whose historical habitation dates back to the third century B.C., is regarded as a museum town.
A) Tarihi yerleşimi M.Ö. 3. yüzyıla dayanan Efes, bir müze şehrini andırıyor.
B) Bir müze şehri olarak görülen Efes’in tarihi yerleşimi M.Ö. 3. yüzyıla dayanıyor.
C) Görünümüyle bir müze şehrini andıran Efes’in tarihi yerleşimi M.Ö. 3. yüzyıla dayanıyor.
D) Tarihi yerleşimi M.Ö. 3. yüzyıla dayanan Efes bir müze şehri olarak görülüyor.
E) M.Ö. 3. yüzyılda yerleşilen Efes, adeta bir müze şehrini andırıyor.
25- Morocco, a country famous for its coffee, is situated on the north west coast of Africa.
A) Kahvesiyle bilinen ve bir Afrika ülkesi olan Morocco, kıtanın kuzeybatı kıyısında yer alır.
B) Afrika'nın kuzeybatı kıyısında yer alan Morocco, kahvesiyle ünlü bir ülkedir.
C) Kahvesiyle ünlü bir ülke olan Morocco, Afrika'nın kuzeybatı kıyısında yer alır.
D) Morocco, kahvesiyle tanınan bir ülke olarak Afrika'nın kuzeybatı kıyısında bulunmaktadır.
E) Afrika'nın doğu kıyısında bulunan Morocco, safarileri ile ünlü bir ülke olarak bilinmektedir.